Thursday, March 25, 2010

Networking??? Not working!!!

Ne zamandir gozlemledigim seyler var isyerinde. Bakiyorum, millet kipir kipir... Bulusmalar, gorusmeler, "networking lunch"lar, "coffee break"ler, is cikisi icilen "quick drink" ler ve hemen ardindan Iphone'lardan, Blackberry'lerden internet ortamlarina postalanan carsaf carsaf pozlar...

Ben sanirim boyle yetistirilmemisim. Benim gozumde patron dedigin ogretmen gibi birseydir (istisnalar haric!). Iyi anlasirsin, anlasmazsin ayri konu ama saymak zorundasin karsindakini. Patronun sozunu kesmezsin mesela, ya da oturup geyik yapmazsin. Lafini sozunu bilerek konusacaksin, tum toplantilarda not alacaksin, cep telefonunu kapali tutacaksin. Beraber her turlu etkinlige katilirsin, ama zilzurna sarhos olarak kendini kaybetmez, kalkip da patronuna essek kulagi yaparak fotograf cektirip ustune bir de facebook'ta yayinlamazsin..

Bana gore ayiptir bu isler.. Is ortaminda bir hiyerarsi vardir, olmalidir. Tabii ki koyun gibi gudulmeme gerek yok, ama kafamda cizdigim cerceve budur is ortaminda. Simdiye kadar da bir zararini gormedim..

Ama goruyorum ki artik boyle degil bu isler. Networking denilen yeni bir yetenek gelistirmis calisan insan kismi.. Artik kimin eli kimin cebinde belli degil. Daha dun ise girmis tipler ne yapiyor ne ediyorlar dalga dalga buyutuyorlar cevrelerini, atlaya atlaya kimlerle tanisip , kimlere kendilerini tanitiyorlar. Bunun adi da networking oluyor, isler buyuyor, kimler nerelere geliyor. Su gunlere kadar bravo diyordum, sapka cikariyordum, uykusuz kafamin alamadigi bu mevzulari fazla dert etmiyor, farketmeden ikinci gun de giydigim kusmuklu pantolonlarimla, makyazsiz suratimla, yolda giyip ofiste degistirmeyi unutup butun gun ayaklarimda dolastirdigim kumas pantolon alti spor ayakkabilarimla kimse zaten beni aralarina almaz diyip geri duruyordum.

Ancak bugun olan oldu... Ne zamandir bir konu uzerinde uzun uzun yazistigimiz Alman ofisinden bir sahis, Londra ofisinde oldugundan bahsetti. Tanisalim, goruselim demeye kalmadan, "coffee downstairs??" seklinde aldigim bir emaille aklim basima geldi...ININININNNN... Bir networking firsati iste gelip benim de kapimi calmisti... Hemen bir ustume basima goz attim..topuklu ayakkabi?? Check... mama/kusmuk/salya/sumuk izi olmayan nispeten yeni bir pantolon?? Check..... Makyaj ?? Kendi capinda check... Sac Bas? Check..O halde hazirdim..Gidebilirdim..Ben de artik bir networking chick olabilirdim.

Nitekim gittim de... Siyah takim elbiseliydi Jens abi, bir elinde Blackberrysi bir elinde Iphonuyla tum tilki satisci hasmetiyle beni beklemekteydi..Ofis bizim ofis ya, hemen kendisini agirlama ihtiyaci hissettim ..Bir Alman icin hicbirsey ifade etmeyen, son derece arabesk bir davranistir bu 'agirlama' icgudusu bu arada..Yine de bu bilgiyi kafamda gozardi ettim..kahvesini ben aldim. Aferin bana.. Oturduk bir masaya.. Benim elim ayagima dolasmasin mi? Sanki is gorusmesindeydim..... Yolculuk nasil, iyi misin hos musun temali 3 dakikalik muhabbetin sonunda hemen benim asil konuma atladim.. Bir 3 dakika da bu konunun uzerinde konustuk.. Jens abim, double shot kahvenin de verdigi bir motivasyonla tam sirket ici politika muhabbetlerine girecekti ki birden heyecandan ne yapacagimi sasirip, "ama benim simdi masama donmem lazim" diyiverdim... Daha kahvemizi alali 7 dakika olmustu... Daha bana kimsin nesin diye bile soramamisti...Neye ugradigini sasirmis Jens abi, "peki ama ben kahvemi kendi basima mi icecegim simdi" demekten oteye gidemedi, hizla masadan kalkmak icin toparlanmami anlamsiz gozlerle izledi.. Ben ise, artik bir noktada bu kadar sosyal ozurlu olmamin bir mazereti olmali diye dusundum (ne akilliyim!) ve 9'da cok onemli bir toplantimin oldugu yalanini uydurdum.. Masama gelir gelmez de ilk yaptigim 9'a uyduruk bir toplanti koymak oldu..Nolur nolmaz, madem beceriksizim, bari yalanci olmayayim, degil mi ama...

Kissadan hisse: ben sosyal yeteneklerimi annelikle birlikte coluk cocukla sinirlayarak iyi etmemisim...Sanirim artik azicik insan icine cikmam lazim... Kendime bir "havadan sudan konular" listesi yapmam, Ingiliz / AlmaN / Ispanyol super liglerini calismam, Butcenin detaylarini okumam, Turkiye'nin ABye yolculugunu tekrar degerlendirmem, ikinci bir dil ogrenmem, tanidik tanimdaik herkese selam vermem, yeni makyaj yontemleri ogrenmem, dar gelmeyen topuklu ayakkabilar almam, nicola'ya daha cok babysitting yaptirmam, calismam, okumam, yazmam, konusmam lazim...

Yahu neyime benim bu isler.. soyle bi cay demleyip icsek halbuki...fena mi olur?

Tuesday, March 16, 2010

gunler.. haftalar... aylar...yillar...


Isin gucun arasinda ofisteki Top Chick ablalardan biri 25 yasindan sonra hayatin nasil hizli gectigini anlatiyordu birine.. Nasil akiyor zaman anlamiyorum diyordu. Dogrudur, anlayamaz...Is cikisi gidilen ickilerden, partilerden, dunya turlarindan vakit kalmiyordur oturup gunleri saymaya..

Bizde de baska sebeplerden dolayi akis hizlandi, malumunuz iki adet cocuk imal ettik son 2 sene icinde..Pek de iyi ettik, memnun kaldik kendilerinden..Ozellikle de her muzige sallanan Ezo ve opucuk delisi Ozan gibi iki adet yavru verdigi icin yatip kalkip sukretmekteyiz Allah'a. Amma velakin bunun bir on uyarisi olmaliydi.... Birisi soyle tutup omuzlarimizdan "hazir misiniz?? emin misiniz??" diye sarsmaliydi... Bundan bir onceki isimde ikiz sahibi bir patronum vardi... (Alimcigim buralari bilir). Aksamlari is cikisina dogru Tunayla surada bulusalim, buraya gidelim, diye konustukca bana kotu kotu bakar, cik git gozume gorunme derdi. Pazartesileri ben tazelenmis, gozlerimin ici gulerek, enerji dolu ofise gelirken, o haftasonu yaptigi "acil" ziyaretlerini anlatarak kapidan iceri girerdi... Beni uyardiysa bir o uyardi, ama dinlemedim...

Turkiye'den gelisimizin ustunden 5 hafta gecti.. 5 haftanin 3 haftasonunu Acillerde tukettik. Once Ozan Rota oldu... Hic detaya giremeyecegim, bilenler ne menem bir dert oldugunu bilir. Allah baska dert vermesin dedik, cok sukur, basit hastaliklar dedik optuk basimizin ustune koyduk. Akabinde ben oradan oraya kostururken burkula burkula yalama olan ayak bilegim iyiden iyiye sapitti.. Bir acil ziyaretimiz de boylece oldu. Tam kendimize geliyorduk ki, Ezo bir pazar gunu atesi 40'a cikartti... Meger bademcikleri sismis.. O hafta onu atlattik derken ertesi pazar heryeri kipkirmizi oldu, resmen sucicegi gecirir gibiydi.. Solugu yine acilde aldik, iki saat sirayi uc saat de Ezginin idrar ornegi icin cisini bekledik ve yine "cok sukur, bunlar basit dert" diyerek acili terkettik..

Hic sikayet etmiyorum, bu hastaliklarin hepsini basimin ustunde tasiyorum... Allah baska ciddi ve bilinmedik dert vermesin, napalim olacak boyle..

yine de yorgunluk ... diz boyu... daha cok yazacak sey var ama dedim ya...yorgunluk diz boyu...